280İnsanoğlunun 21. yüzyılı yaşadığı şu günlerde çevremizde bulunan her şey baş döndürücü bir hızla değişmektedir. Herakleitos’un da  dediği gibi ‘Değişmeyen bir şey varsa, o da değişimin kendisidir.’ gerçeği bu günlerde farklı bir boyut kazanmıştır. Hızlı trenler, son model cep telefonları, TV’ler, bilgisayarlar insanların hayatlarında vazgeçilmez bir yer edindiler. Değişime o kadar güzel adapte olduk ki ‘Cep telefonu yokken ne yapardık? sorusuna cevap bulamaz hale geldik. Biz böyleyken, çocuklarımız teknolojinin içine daha fazla girmeye, erken yaşlarda teknolojiyle tanışmaya başladılar.

Çevremizdeki unsurlar, teknolojiyle birlikte, değişip hayatımızı kolaylaştırırken insan ilişkilerinde, aile içi ilişkilerde, anne-babalık mesleğinde –biz fark etmesek de- ciddi oranda değişmeler yaşanmaya başladı.

Anne-babalık mesleği, (Gerçekten bir meslek olarak gördüğümden böyle bir yakıştırma yaptım.) dünyanın en zor ve en zevkli mesleğidir.  Zordur, çünkü bir insana şekil vermek onu eğitmek, ona bir takım değerler kavramını yüklemek, toprağa yeni kök salmaya başlayan tohum misali onu sulamak, onun psikolojik ihtiyaçlarını gidermek ve desteklemek onun ilk öğretmeni olan anne ve babasına düşer. Zevklidir çünkü belirli bir yaşa geldiğinde onun tebessümle hayata baktığını görmek, güçlü bir öz güvenle bazı şeyleri başardığını fark etmek, çevreye davranışlarıyla örnek bir insan olduğunu görmek, gururlandırır her anne babayı.

‘Anne-babalık ve yöneticiliğin okulu yoktur.’ derler. Doğrudur.  Eğitim sistemimizde aile içinde işimize yarayacak, çocuğumuzu anlamamızı sağlayacak, onu tanımamıza yardımcı olacak pek bir şey öğretilmez. Bunlar, eğitim yoluyla görenek yoluyla elde edilen kazanımlardır.  O zaman biz anne ve babalığı nereden öğreniriz? Cevabı aslında çok basit: “Kendi anne ve babamızdan…”  Biz çocukken anne ve babamızın bize yaklaşımı nasılsa biz de onları öğreniyoruz.  Güçlü bir iletişim tarzının olduğu ailelerde çocuklar ileriki yaşlarında, hayata atıldıklarında, bunu öğrenip alışkanlık haline getirdiklerinden dolayı aynı şeyi uygulamaya devam edeceklerdir.  Bizim ev içerisinde eşimize karşı, hayata karşı, okula karşı, çocuğumuza karşı tutumumuz, çocuğumuzun gelecekteki davranışlarını belirleyen etkenlerdir.

Bizler anne ve babamızdan aldığımız bir takım davranış ve değerleri çocuklarımıza uyguluyoruz. Kızdığımız zaman ne kadar annemiz ya da babamız olabiliyoruz. Onların tepkileri ile bizim tepkilerimiz arasındaki benzerlik ne kadar fazla ise etkilenme düzeyimizde o kadar fazladır. Konuyu somut olarak anlatması açısından aşağıdaki hikâye dikkat çekicidir.

Kadın mutfakta ıspanaklı börek pişirmekte ve eşi de onu izlemektedir. Büyük bir tepside böreği hazırlayan kadın tezgâhın altından iki küçük tepsi çıkarır ve büyük tepsideki böreği ikiye bölerek küçük tepsilere paylaştırır. Sonra da fırına koyar. Merak ve şaşkınlıkla onu izleyen kocası:

“ Yahu neden böyle yaptın ki? Bizim fırın büyük tepsiyi çok rahat alır.”

Kadın: “Bilmem ki ben yıllardır böreği böyle pişiriyorum. Nedenini bilmiyorum, annem de böyle pişirirdi.” der.

Kocası daha da meraklanır: ‘ O zaman annene soralım’ der.

Kadın annesini telefonla arayıp sorar ve aldıkları cevap ilginçtir:

“Kızım, benim fırınım küçüktü ve biliyorsun kalabalık bir aileydik. Ekonomik olsun, fırını iki kere yakmayayım, diye böreği ortadan ikiye bölüp, iki tepside fırına veriyordum.’ der.

Hikâyede de anlatıldığı gibi anne babalık, öğrenildiği gibi kalmayıp zamana uyarlanması gereken bir meslektir. Zamanın şartlarına göre kendilerini yenileyen, yetiştiren anne ve babalar her yönüyle sağlıklı nesiller yetiştirmeye aday ailelerdir.

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.


 

Kurumumuz da  Verdiğimiz Hizmetler: Psikolog, Aile Danışmanı, Evlilik Terapisi, Ergen Terapisi, Çocuk Psikologu, Pedagog, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim danışmanlığı, Seminer ve Konferans Çalışmaları

Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710