İnsanoğlu yaradılışındaki acizliği gereği, doğumla birlikte emme ve boşaltım gibi hayatın devamını sağlayan refleksler dışında pek bir şey getirmez. Doğumdan sonra asıl öğrenme başlar.  Gelecek hayatında kendisine lazım olabilecek becerileri evvela ilk öğretmeni olan anne ve babasından öğrenir. 7 yaşına kadar öğrendikleri ,hayatının geri kalanında öğrendiklerinden  çok olduğundan ,çevresindeki  tüm yaşantıları canlı bir kamera gibi bilincine kaydeder.  Bu öğrendikleri onun gelecek hayatındaki nasıl biri olacağını büyük oranda etkiler niteliktedir.

‘Anne babalığın ve yöneticiliğin okulu yoktur.’ derler.  Bizler anne babalığı, bizi biz yapan ailevi değerlerimizi okulda öğrenemezken sosyal öğrenme dediğimiz yöntemlerle, kendi anne babamızdan öğreniyoruz. Zamanı  geldiğinde öğrendiklerimizi kendi çocuğumuza uyguluyoruz.  Bir düşünelim; kızdığımız zaman ya da telaşlandığımız zaman ,ne kadar anne babamız gibi oluyoruz.  Buna vereceğimiz yanıt ne oranda etkilendiğimizin göstergesidir. Hani küçükken derler ya’ Tıpkı babası gibi yürüyor, aynı annesi gibi gülüyor, babası gibi cömert ’ gibi çevreden duyduğumuz ifadeler öğrendiklerimizin  dışarıya yansıyan göstergeleridir. Bu sosyal öğrenmeler kuşaktan kuşağa bir döngü şeklinde aktarılır. Bizler şu anda çocuklarımıza anne babalık yaparken, onlara hayatı öğretirken aslında gelecekteki torunumuzun anne ve babasını yetiştiriyoruz. Bu konuda dikkatli olmamız gerektiğine inanıyorum. Toplumsal değerlerin bozulmaya yüz tuttuğu,ahlaki çöküntünün hızlandığı, aile içindeki sıkıntıların eksilmediği günümüzde geleceğin anne babasını yetiştirmek zor iş olsa gerek.

Aile içindeki gördüklerini ,yaşadıklarını  ,anne ve babasının kendine yaklaşım tarzını öğrenen çocuklar bunu gelecek hayatlarına aktaracak , kendi çocuğuna uygulayacaktır. Evde sıcak bir iletişimle büyüyen, anne babasıyla arasında samimi bir bağ olan çocuk, bu öğrendiklerini gelecekte yuva kurduğunda çocuklarına uygulayacak , her yönüyle sağlıklı bir nesil oluşmasına katkı sağlayacaktır. Tersi durumda aile içindeki değer ve ahlak eğitimini tamamlayan,  sürekli ‘Ders çalış.’ sözünden başka bir şey duymayan, sevme değer verilme, fikir sorma gibi psikolojik ihtiyaçları giderilemeyen çocuğun geleceğe neler götürebileceğini varın siz düşünün.

Anne baba olarak temel görevimiz çocuğumuzun bir doktor ,mühendis, avukat , öğretmen olmasından ziyade iyi bir insan, değer- vicdan sahibi bir insan, toplumun dinin değerlerini bilen ve yaşayan bir insan olarak yetiştirmektir.  Böyle bir durum öncelikle iyi bir örnek olmak ve çocuğu yönlendirmekle olur. Biz

komşu ziyaretlerine gittiğimizde ‘Oğlum kızım sen evde ders çalış, senden başka bir şey beklemiyoruz.’ diyorsak, komşu ziyaretlerini öğrenmesinden mahrum bırakıyorsak , burada çocuğun bilinçaltına  nasıl bir mesaj gönderdiğimizi düşünmemiz gerekiyor.  Çocuğundan akademik başarı dışında hiçbir şey beklemeyen, her şeyi hazır bir vaziyette önüne sunan  anne babalar çoğunun geleceğine ne kadar çok olumsuz yatırım yaptığının ,  toplumsal değerleri yaşatmamakla ruhunu beslemediğinin farkında mıdır?

Sonuç itibariyle çocuk yaşadığını öğreniyor. Maddi yaşantılar içinde manevi yaşantılara yer verilmesi ve her yönüyle donanımlı insan yetiştirilmesi, çocuğumuzun geleceğine  yapabileceğimiz en büyük yatırım olacaktır.

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.


 

Kurumumuz da  Verdiğimiz Hizmetler: Psikolog, Aile Danışmanı, Evlilik Terapisi, Ergen Terapisi, Çocuk Psikologu, Pedagog, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim danışmanlığı, Seminer ve Konferans Çalışmaları

Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710