k_05150232_untitledÖdül ve ceza sistemi çocuk eğitiminde vazgeçilmez unsurlardandır. Eğer biz çocuğumuzda gördüğümüz sevilen, takdir edilen davranışların tekrar ortaya çıkmasını istiyorsak onu ödüllendirmemiz, yok  bu tür davranışların bir daha ortaya çıkmasını istemiyorsak onu cezalandırmamız gerekir. Zaman her şeyde hızlı bir değişim oluşturduğu gibi ödül ve ceza sistemimizde de değişiklikler oluşturdu.

Medyadan ve uzmanlarımızdan duyup, gördüklerimize göre sürekli ’ Çocuğunuzu ödüllendirin’ telkinleri var. Çocuğunuza  oyuncak alın ,şeker alın, çikolata alın  gibi . Çocuğun maddesel yönünü güçlendiren ödülleri ve övünmeyi maddesel olarak algılatacak davranışları benimsiyoruz. Bir yerde uygulanan ödül ve ceza sistemi varsa ,bu sitemin artıları ve eksileri de vardır. Çocuğa ödül vermek, illa ona bir şey vermek olarak algılanmamalıdır. Ödül dediğimiz sistemi maddesel ve psikolojik olarak ikiye ayırabiliriz. Maddesel ödüller yukarıda saydığımız türden maddi eşyalar olurken, psikolojik ödül çocuğu sevme, takdir etme ,davranışını övme, arkadaşların içinde güzel işler başardığını dile getirme…gibi çocuğun kişiliğini ve ruhsal dünyasını besleyen davranışlardır. Bir düşünelim ; maddesel ödül çocuğa ne kazandırır?  Evvela çocuk ,o davranışı yapması gerektiği için yapmaz. O arzu edileni ,elde etmesi   se – salara bağlanan maddeye ulaşmak ve onu elde etmek için yapar. Öğrencilerle yaptığımız görüşmelerde kendisi sınıfı geçerse ailesinin’ şu model cep telefonunu,şu model  bilgisayarı alacağını’ söyleyen öğrencilerimiz var. Böyle bir durumda öğrenci sınıfı geçmesi gerektiği için geçmiyor. Sadece cep telefonuna ,bilgisayara ulaşmak için sınıf geçme davranışını yerine getiriyor. Bundan sonraki süreçte acaba çocuğumuzu farklı bir amaca motive etmek için, kendimizi sıkıntıya sokarak son model araba mı alacağız? Maddesel ödüle alıştırılan çocuk ilerleyen hayatında , devletin bir kademesine geldiğinde maddi bir ödül almadan (buna rüşvet deniliyor) bir işi yapmayacaktır. Mutluluğu insanlar arası ilişkilerde, varoluşunda,Allahın  rızasını kazanmakta,insanlık  değerlerinde  aramak yerine maddiyatta, arabada,servette  aramaya başlayacaktır. Bu çocuk ilerleyen hayatında maddenin kendi ruhunu doyuramadığını, açlığını gideremediğini görüp anlamsızlığa düşebiliyor.  Bu anlamsızlık sendromundan başarıyla çıkabilirse ne ala, ya çıkamazsa ….

Şimdide psikolojik ödülü değerlendirelim. Çocuk hoşa giden  bir iş yaptığında anne baba (7 yaşına kadar özellikle anne) onun öğrenme çabasını kırmazsa, ona ödül olarak (bu benim sana verdiğim ödül dememek kaydıyla) sarılır, okşarsa güvende hissettirirse, desteklerse,sorumluluğunu güzel yerine getirdiğini, emeğini takdir ettiğini söylerle…   çocuğa çok şey kazandıracaktır. Bir insanın bu tür psikolojik ihtiyacının giderilmesi ,onun kendini tıpkı yap boz gibi tamamlamasını sağlayacağından gelecekte ruh sağlığı yerinde, öğrenme aşkıyla tutuşan bilim gençleri yetişmesine ortam hazırlayacaktır. Madem konu ödül ve cezadan açıldı ,cezaya da değinelim. Çocuk doğduktan itibaren çevreyi keşfetmeye başladığında, öncelikle çevrede yapacağı şeylerin iyi ya da kötü olduğunu öğrenmek için anne babasının yüzüne  ve verdikleri tepkilerine bakar. Çocuk eline bir şey aldığında onay almak için anne ve babasının yüzüne  bakar.  Anne babası gülümsüyorsa o işe devam eder. Bu sıcak gülümseme onun için bir ödüldür. Yok anne-babası suratını asılıyorsa o elindekini yerine bırakır. Alması gereken mesajı almıştır. Buradan şu gerçek ortaya çıkıyor. Çocuğun yapmış olduğu olumsuz işlerden, anne babanın vücut dilini kullanarak hoşnutsuzluğunu belli etmesi- bu durumun ilerleyen yaşlarda sözel olarak ifade edilmesi gerekir- çocukta ceza olarak algılanabiliyor.  İlerleyen yaşlarında da çocuğa fiziksel şiddet uygulamak yerine, onaylamadığımızı dile getirmemiz, sevdiği şeylerden tutarlı ve kararlı bir şekilde mahrum bırakmamız eğitici bir ceza sistemi olacaktır.

Tüm bu anlattıklarımızı uygulamak sabır isteyen, kararlılık isteyen  işlerdir.  Sabır ve kararlılık  istendik, onaylanan davranışın çocuğun kişiliğine ,davranışlarına yerleşebilmesi için şart olan bir reçetedir. Eğer çocuğumuz 9 yaşından küçükse bu sabretme süreci 3 haftaya , 9 yaşından büyükse 4-5 haftaya kadar çıkabilmektedir. Bir insanın namaz kılmaya alışabilmesi için ‘Ben namaza başladım’ diyebilmesi için 40 gün boyunca namaz kılması gerektiğini, ama bırakması için bir gün yettiğini hatırlarlarsak,  bir davranışı insanın kişiliğine  yerleştirmenin neden sabır gerektirdiğini kanımca daha iyi anlamış oluruz.

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.

 


 

Kurumumuz da  Verdiğimiz Hizmetler: Psikolog, Aile Danışmanı, Evlilik Terapisi, Ergen Terapisi, Çocuk Psikologu, Pedagog, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim danışmanlığı, Seminer ve Konferans Çalışmaları

Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710