KALP HİSSİYATIN MERKEZİ MİDİR?

“İnsan vücudunda bir et parçası vardır ki o düzelirse bütün vücut düzelir. O bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir.” Hadis-i Şerif (Buhari)

İnsan bedeninde bulunan her organın kendi içinde ve bedensel bütünlük içinde önemi vardır. Bütünün işlemesine, yaşatılmasına etki ederler. Her bütünlüğün içinde parçaları ayakta tutan merkezde bulunan bir parça bulunur. Bu parçanın önemi öylesine büyüktür ki diğer küçük parçaların olmayışı işleyişi yavaşlatırken o parçanın olmaması işleyişe mani olarak sistemin iflasına neden olur. İnsan bedeninde hem biyolojik bütünlüğü hem de hissiyat bütünlüğünü sağlayan yer kalbin derinliklerindedir.

Çoğunlukla kalbi bir et parçası, biyolojik yaşamın ana noktası olarak görürüz. Kanı vücudun en uç noktalarına kadar pompalayan vücudu bu yönüyle besleyen bir parça olarak değerlendiririz. Bu parçanın biyolojik bütünlükteki yeri tartışmasız hayati bir fonksiyonu simgeler. İnsan beyni işlevini tam olarak yapamadığında bitkisel bir hayat dediğimiz yaşantıyla varlığını bir müddet devam ettirebilirken, kalbin olmaması durumunda bedenin iflası başlayarak beden cansız bir et parçasına dönüşür. Organlar kanla beslenemediğinden ölüm dediğimiz olay gerçekleşir.

Günümüzde gelişen bilim, davranış ve hissiyat üzerine, beyin üzerinden yüzlerce araştırma yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. Oysa insan beyni düşünme ve karar verme merkezi sayılırken insan duygularının, imanının, kibrinin, kıskançlığının, nefsinin… bir merkezi vardır ki orası da kalptir. Kalp üzerinde bu yönüyle araştırmalar yapılsa bekli de bazı gerçeklerin yeniden yazılmasının yolları açılmış olacaktır.

Kalp vücutta bulunan bir et parçasından ötedir. Biyolojik bütünlükte sadece bir parçayı ifade ederken psikolojik bütünlükte, maneviyat bütünlüğünde huzursal hissiyatın kaynağıdır. Dinimizde kalp kararması, kalp katılaşması sözlerinin anlamı burada gizlidir. İnsana ait vicdani duygular, inanç duyguları, teslimiyet duyguları… Burada yaşanır ve anlam bulur. Gözyaşları buradan dökülür. Bir insanın kalbi katılaşmaya başlamışsa vicdanı çürümüş, duyguları ölmüş demektir. İnsan maneviyat ve huzur yönünden birçok duyguyu bizim hiç akıl edemediğimiz o küçücük et parçasının içine sığdırır. Kendisi küçüktür ama içinde koca bir dünya vardır. Yaratıcıya giden yollar vardır orada. Allaha yakınlaşma oradan sağlanır. İletişim oradan başlar. Ali Ulvi KURUCU’ nun hatıralarında anlattığı gibi insanın yapmış olduğu kötülükler karşısında kalbinde bir acı varsa o kötülük henüz ruhunu sarmamıştır. Bu açıdan değerlendirildiğinde insanda vicdani olarak bir iyileşme olacaksa merkez olarak kalpten başlaması gerekir.

Her insanın kalbinin derinliklerinde yaratıcı tarafından konulmuş bir kıvılcım bulunur. İnsan ısrarla bu kıvılcımı alevlendirmeye çalışmazsa kıvılcım söner gider. Kıvılcım söndüğünde insan Nemrutlaşır, Firavunlaşır. Bir kıvılcımı ateş haline getirip güçlendirmek için üzerine odun atmak gerekir ki ateş güçlensin. Sönmeyecek bir hale gelsin. İçinde bulunanı, çevresinde bulunanı ısıtsın. Kalbin derinliklerindeki hissiyatı güçlendirmenin yolu da ruh alemine giden yoları keşfetmekten geçer. Prof. Dr. Robert FRANGER “Kalp, Nefis ve Ruh” isimli kitabında insanın kalbinin huzura giden hissiyatı barındırdığını ve ruhun orada gizlendiğinden bahseder. Bu kitapta anlatılanlara göre insanın kalbinin derinliklerinde 6 çeşit ruh bulunur. İnsanın bu ruhları keşfetmesi ve denetim altına alıp, bunlar arasında bir denge oluşturması durumunda huzura giden yolu da keşfetmiş olur. Bunlar:

  • Madeni Ruh: İskelet sistemimizde yer alır. İskelet sitemimizi temsil eder.
  • Nebati- Bitkisel ruh: Yaratıcının bedene yerleştirdiği büyümeyi sağlayan, saçların tırnakların büyümesini, sindirimi sağlayan ruhtur.
  • Hayvansal Ruh: Kalbe yerleşiktir. Korkuları, öfkeleri ve tutkuları içerir. İnsan hayvansal ruh aracılığıyla hayal edilemeyen bir bedensel güce ulaşır. Hayvansal ruh eyleme dönüşmenin önemli bir kaynağıdır. Olağanüstü şeyler yapabilmenin kaynağını oluşturur.
  • Nefsani Ruh: Beyne yerleşiktir ve sinir sistemi ile bağlantılıdır. İnsanda iki ego vardır. Pozitif ve negatif ego diye. Pozitif ego bizim hizmetkârımızken negatif ego sürekli bizi denetim altına almaya çalışan bir egoyu temsil eder.
  • İnsani Ruh: Kalbe yerleşiktir. Şevk ve imanın merkezidir. Manevi değerler ve tecrübeler burada barındırılır.
  • Gizli Ruh: Allah’ı hatırlayan yanımızdır. İç kalbimizdir. Bu ruh nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilir.

İnsanın bir yaratılan olarak yapmış olduğu ibadetlerden zevk alma ve anlamı keşfetme orada yaşanır. İnsan sadece aklını kullanarak manevi huzur yolcuğuna çıkacak olsa, yapacağı ibadetlerden zevk alamama durumu ortaya çıkabilir. İşin içine kalp katıldığı zaman aranılan anlam da yüklenmeye başlar. Hiçbir akıl çalışıp kazandığı parayı zekât ve sadaka niyetiyle, yardımlaşma niyetiyle başkasına vermeyi kabul etmez. ‘Benimdir. Ben kazandım.’ der. ‘Ben harcamalıyım, bana ne!’ feryadı koparır. İşin içine kalp girince paylaşmanın kapıları da açılmış olur. Akıl, uzun yaz günlerinde sıcağın tavan yaptığı günlerde aç kalıp yaratıcının rızasını kazanmayı kabullenmez. İnancın çepeçevre kuşattığı kalp işin içine girince 1 gün değil, bu davranış bir ay sürer. Soğuk kış gününde sıcacık yatağından kalkıp soğuk su ile abdest almayı vücut istemez. Bedene kalp hükmetmeye başladığı zaman saate gerek kalmadan kalkılarak manevi kapılar aralanmaya çalışılır.

İnsanın bedensel hastalıklara duyarlılığı tıp diliyle bağışıklıkla ölçülür. Bağışıklığı güçlü olan insana bedensel hastalıklara yakalanma ihtimali az gözüyle bakılır ve öyle değerlendirilir. İnsanın ruhsal dayanıklılığını arttıran unsurlardan biri de kalpte saklıdır. Kalbini tanıması, onun öneminin farkına varması, onu katılaştıracak karartacak davranışlardan uzak durmaya çalışması yaşanılacak ruhsal dalgalanmaların önüne geçilebilecek bir durumu oluşturur. Kalbi tanımama insanda onun manevi damarlarını tıkama yoluyla gerçekleşir. Manevi damarlar tıkandığı zaman da insanın yaratıcısına yakınlaşması zorlaşarak, hayatta anlamsızlık, mutsuzluk krizleri geçirmeye başlar.

Kalp katılaşmaya başladığı zaman, kararmaya başladığı zaman biyolojik anlamda bunun bir ilacı bulunmaz. Ortada bir anlamsızlık varsa, küfür varsa, şirk varsa, Firavunlaşma varsa, isyan varsa katı hale gelerek kalbin manevi damarları tıkanmaya başlamış demektir. Biyolojik anlamda damarlar tıkanınca düzende bozulmalar başlar. Maneviyat anlamında damarlar tıkanırsa insan anlamsızlık bataklığına düşerek, maddi yönüyle temas kurup oradan çıkmaya çalışır. Bedenin ihtiyaçlarını an be an karşılayan insan ruhunun görünmeyen ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelir. Oysa bedeni besleyen gıdalar ne kalbi besler ne de ruhu. Kap ve ruhun açlığı maddeden uzak bir yerdedir. Maddenin ötesinde mana alemini keşfetmede saklıdır. İnsan bir maddenin ötesine geçmeyedursun. Kalp gözü açılır. Ruhunu besleyen diyarlara yolculuk başlar. Ağızdan çıkan kelamın ötesine geçer.

Kalp huzurun kaynağı olarak düzeltilebilir mi? Katılaşması kararması önlenerek huzura ulaşması sağlanabilir mi?

Bu sorularda kalbin görünmeyen ama hissiyata etki eden yanına manevi bir temas ile yumuşatma kastediliyorsa hayatın içine manevi yolları açıp bu yolları aktifleştirmekle işe başlanmalıdır. Görülmeyen fakat hissedilen bu rahatsızlıktan kurtuluşun yolunu yine görülmeyen ama hissedilen manevi yöntemler de aramak gerekir. Tasavvuf tarikatlarında bunu yapabilmenin yolu kalbi tanımak ve denetim altına almaktan geçer. Onlara göre fetvayı kalpten almaktan geçer. Kalpten yapılacak bir dua, kalbin derinliklerinde hissedilecek bir yakarış, manevi anju görevi görerek görünmeyen damarların açılmasını, genişlemesini sağlar. Katılaşmış kalbin kayalarını parçalamanın ve denetim altına almanın iki yönteminden bahsedilir. Bu yöntemler cephede düşmanla savaşmaya benzetilir. Bu yöntemlerden biri kalbi denetim altına almak için az konuşmak, az yemek, az uyumak (Riyazeti Nefs) türündeki davranışlardır. Bu yöntemlerde bedensel ihtiyaçlar az karşılandığından, onu canavarlaştıracak ihtiyaçlar es geçildiğinden nefis denetim altına alınmaya çalışılır. Böylece bedenin hayvani istekleri dizginlenmiş olur. Bunların içerisinde oruç, sukut içinde olma, gece ibadete kalkılarak uykuyu azaltma sayılabilir. Kalbin içinde bulunan nefsi denetim altına almaya yarayan bir diğer yöntem ise zikir yöntemidir. Bu tür yöntemler düşmanla savaşırken uçaktan bomba atmaya benzer. Yapılan her zikir kalpte bomba etkisi yaparak düştüğü, saplandığı yerin temizlenerek denetim altına alınmasını sağlar. Tasavvuf tarikat öğretilerinden biri olan Hatme-i Hacegan da kalp ve içindekilerle bağlantı kurma yoludur. Bu zikir yönteminde yapılan zikir de kalbin yumuşamasını sağlamak amacıyla dilden başlanarak kalbin derinliklerine bir yolculuk başlar. Yapılan hatmeler insanın öldüğünü hayal etmesi temeline dayanan, bu yolla Allah’a yakınlaşmak için yapılan zikirlerin bir temas ve kalbi denetim altına alma görevi gören bir ibadet şeklidir.

Kalpsel huzur için anlatılan bir öğreti vardır. Bir sufi dervişine amcası tarafından öğretilen uyumadan önce sessizce kalbinizden üç kez “Allah (c.c) benimle beraber, Allah (c.c) bana bakar, Allah (c.c) beni görür.” demesini ister. Bunu gecede önce birkaç kez üç, sonra yediye sonra on bire çıkarma tavsiyesinde bulunur. Çocuk kalbinde tatlı bir duygunun büyüdüğünü hissettiğini haber verir. Amcası ise “ Bu duayı bütün ömrün boyunca yap. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada sana yardımcı olacaktır.” der. Sonra delikanlı “ Birkaç yıl sonra derinleşen bir tatlı duyguyu içimde hissetmeye başladım.” der. (Kalp, Nefis ve ruh –sayfa 67)

Kötü söz, küfür, şirk, dedikodu… Kalbin kararmasına yol açan davranışlardandır. Nasıl ki bir bardak suya bir damla zehir atılsa o bardaktaki suyun rengini, tadını değiştirirse insanda da kötü söz bütünlüğün bozulmasına duyguların körelmesine neden olur. Kalbi yumuşatan unsurlardan biri de onun bir çiçek gibi açmasına ortam hazırlayan güzel sözler söylemekten geçer. Söylenen her güzel söz kalbi besleyen yolların açılmasını sağlar. O zaman da kalbe bir huzur güzellik yerleşir. Bu da zaman içinde tüm bedene ve ruha yansır.

KAYNAK:Murat İdin- Diriliş Terapisi sayfa:39

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.


Ofisimizde Verdiğimiz Hizmetler: Adana da Psikolog, Adana da Aile Danışmanı, Adana da Evlilik Terapisi, Adana da Ergen Terapisi, Adana da Çocuk Psikologu, Adana da Pedagog Hizmeti, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Tüm Dünyaya Yönelik Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel Testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim Danışmanlığı, Belediye ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin  Seminer ve Konferans Çalışmaları

 Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710