Evlenmeye karar veren insanlar, bu özel günlerinin mükemmel olması için çok çaba sarf ederler. Bazen birçok konuda karar almaya çalışırken tereddütte kalırlar. Neyin nasıl olması gerektiğine bir türlü karar veremezler. Bu yaşanan kararsızlıklar yapılan tüm hazırlık boyunca devam eder. Bu anlamlı günün mükemmel olması için ne kadar uğraşsalar da o kadar çok sorun yaşarlar.  Sonrasında; evi hazırlamada, evin eşyalarını beğenmede ikileme düşerler. ‘Şu mu olsun, bu mu olsun?’ diye soru işaretleri havalarda uçuşur. Önlerine gelen herkesten fikir almaya çalışırlar. Bütün bunların yaşanmasının tek nedeni; yaşanılanların kişinin hayatındaki hep hatırlanacak önemli bir ilk olması ve insanın mükemmele ulaşma çabasıdır. İnsan ikinci bir ev hazırlamaya başlasa deneyimli oluyor. İkinci bir düğün hazırlıkları olsa daha kolay planlar yapılabiliyor. İnsanoğlunun ilk yaşantıları çoğu zaman acemilikleri ve sıkıntıları da beraberinde getiriyor.

Evlenenlerin acemilikleri belli bir müddet devam ediyor. Evde yemek hazırlama, evi temizleme, misafir ağırlama… Hepsinde ayrı ayrı deneyimsizlikler yaşanılıyor. Bütün bu yaşananlar 2.,3. yaşantı  olduğu zaman gerek deneyimlerden, gerekse hayata dair beklentilerinin değişmesinden dolayı daha rahat, kendi gidişatına  bırakma  başlıyor. Tam düzenimizi kurduk dedikleri zaman aileye bir bebeğin katılacağının haberini alıyorlar. Tekrar bazı yaşantılar su yüzüne çıkıyor. Tekrar tereddütler ve acemilikler yaşanmaya başlanıyor. Çocuğun doğumundan sonra bakım konusunda deneyim kazanmaları için birilerinin yanlarında olmasını istiyorlar. Yol gösterecek bir büyük arıyorlar. Çoğunlukla bu büyük bulunuyor. Bilmedikleri bakım özellikleri konusunda onlara rehberlik yapılmaya başlanıyor. Çocuğun beslenmesinden tutun da altının değiştirilmesine kadar birçok şeyi deneyim yoluyla öğreniyorlar.

İlk çocuğun aile içerisinde yeri, nedense her zaman farklı oluyor. Aile birçok şeyi onunla öğreniyor. Anne ve baba ne kadar eğitimli olurlarsa olsunlar ilk çocukta acemilik yaşıyorlar. Bu nedenlerden dolayı ilk çocuk ondan sonra gelecek çocuklara göre oldukça şanssızdır. Onunla öğrenilir anne-babalık, onunla öğrenilir çocuk yetiştirme. Tabiri yerindeyse, birçok ailede deneme tahtası olur ilk çocuk. Onun üzerine hayaller kurulur. Doktor olması, avukat olması, mühendis olması arzulanır.  Bütün bunlara da kendi belirlediğimiz bir eğitim modeliyle ulaşacağımıza inanırız. Bazıları çocukluklarını yaşayamazlar. Pahalı pahalı oyuncaklar alırız. Her duyduğumuz kursa göndermeye karar veririz.  Bu kararları verirken nedense çocuğumuzun özelliklerini dikkate almayız. Onun farklı özelliklere sahip bir birey olduğunu kabullenemeyiz. Oyun oynamak ister ‘Kurs, ders’ deriz. Hayatta dersten daha önemli şeyler olduğu düşüncesi bizi rahatsız eder.  Tamamen ders ve başarı odaklı çalışırız. Fen lisesi kazanmasını, tıp fakültesini kazanmasını isteriz. Onun kendine yeten sosyal becerisi gelişmiş, özgüveni yeterli, dürüst, kişilikli, bir birey olması gerektiği kendinden sonraki gelecek kardeşlerine örnek olacağını düşünmek istemeyiz. İdeal insanı ararız ilk çocukta. Kendimizdeki eksiklikleri onunla gidermeye çalışırız. Sürekli nasihatlerde bulunuruz;  sen bizsiz bir yere gidemezsin, sen bizsiz bir iş yapamazsın diye. Çoğu zaman oluşturmaya çalıştığı özgüvenini kendi ellerimizle farkında olmadan yıkarız. Çok kontrol ederiz. Zamanın bir dakikasını bile boş geçirmesine gönlümüz razı olmaz. Çünkü ondan çok şey bekliyoruzdur.

İlk çocuğun, bir zaman sonra, ailenin beklentilerine cevap veremez durumda olduğu gerçeği ortaya çıkınca aile hayal kırıklığına uğrar. Eğer aile, ilk çocuğun farklılığının farkındaysa bu hayal kırıklığını yaşamaz. Çünkü gerekli önlemlerini kendince almıştır. Hayal kırıklığını yaşayan aileler için iş işten geçmiştir. Çocuk birçok yaşantıdan mahrum kalmıştır. İkinci çocukta bu tür idealleri pek göremeyiz. Ailenin çocuk yetiştirme politikasında değişiklik yaptığını bu çocukta görebiliriz. Çocuk daha serbest yetişir.  Birçok aileyi incelediğimizde şu gerçekle karşılaşıyoruz. İlk çocuk sosyal açıdan yetersiz, kendini ifade etmede sıkıntılar yaşayan, hayatından pek zevk almayan, uyumlu ve başarılı bir çocuktur. İkinci çocuk ise bunun tam tersi özelliklere sahiptir. Atılgan, dinamik, özgürlüğüne düşkün kendine güvenen, sosyal bir yapıya sahiptir.

Toplumumuzdaki birçok ailede ilk çocuğu algılama biçimi bu şekildedir. Çocukluk döneminde birçok yaşantıdan mahrum bırakıldığı için ilk çocuk sonuçta ya sosyal beceri açısından sıkıntılar yaşayan ya da özgürlükte sınır tanımayan birer insan olmuşlardır. Ailenin yapısını, anne ve babanın çocuğu yetiştirme şeklini, ailenin ideallerini ilk çocukta görmek mümkündür. Oysa birinci çocuğun eğitiminin çok farklı olması gerekir. Çocukluk dönemini tam yaşayabilmesi için becerilerini geliştirebileceği oyun ortamlarının oluşturulması, yaş seviyesine uygun bir iletişim geliştirilmesi, davranışları neden yapması gerektiğini bilen, kendini ifade etmesine izin verilen, özgüven gelişimi desteklenen bir çocuk olması gerekir. Bu yönleriyle kendisinden sonra gelecek kardeşlere örnek teşkil eder. Onların ufkunu açar.

 ÖNERİLER:

  • Aile çocuk yetiştirirken, kendi ailesel özelliklerine özgü bir eğitim anlayışı oluşturmalı ve bunu doğacak tüm çocuklara tutarlı bir şekilde uygulamalıdır.
  • Birinci çocuğun sosyal yeterlilik açısından yaşıtlarından geri kalmaması için, oyun gruplarından uzak kalmamalıdır.
  • Birinci çocukta anne babaların disiplin anlayışının çok katı olduğu bir gerçektir. Nedensiz yere oluşan katı bir disiplin anlayışı çocuğun gelişimine zarar verir. Pısırık bir insan oluşumuna katkı sağlar. Disiplin anlayışını belirlerken çocuğa ne kazandıracağının sorgulanması, disiplinin yapıcı bir şekil almasına katkı sağlar.
  • Anne baba olarak geçmişte yapamadığımız, ulaşamadığımız bir hedefi, çocuktan yapmasını beklemek çocuğa haksızlık yapmamıza neden olur. Onu bizim beklentilerimize göre değil, kendi yeteneklerine göre şekillendirmek gerekir.
  • İlk çocuk döneminde aile içi yaşantılarda, anne baba arasındaki anlaşmazlıklar yoğun yaşanacağından, anlaşmazlıkların çocuğun yanında örnek olabilecek bir şekilde çözümlenmesi, çocuğunda hayatta karşılaşabileceği sorunları rahat bir şekilde çözüm bulmasına yol açacaktır.
  • İlk çocuk olmadan önce anne babanın, çocuk eğitimi konusunda kendisini eğitmesi, yenilemesi ilerleyen yıllarda sorunların oluşmasına engel olacaktır.

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.


Ofisimizde Verdiğimiz Hizmetler: Adana da Psikolog, Adana da Aile Danışmanı, Adana da Evlilik Terapisi, Adana da Ergen Terapisi, Adana da Çocuk Psikologu, Adana da Pedagog Hizmeti, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Tüm Dünyaya Yönelik Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel Testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim Danışmanlığı, Belediye ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin  Seminer ve Konferans Çalışmaları

Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710

muratidin@gmail.com